İslam Özgürlüğü Kısıtlar Mı?


 Özgürlük aslında ne demektir? Genel kullanımdan, siyasi sloganlardan ve kişisel duygulardan bağımsız olarak ve kelimenin gerçek dünyadaki karşılıklarını göz önünde bulundurarak özgürlük fikrini izah etmeli ve felsefi olarak tahlil etmeliyiz. Bu, İslam’ın özgürlüğü kısıtladığına yönelik ortaya atılan iddiaya cevap vermemize yardımcı olacaktır.


Bu makale özgürlük fikrini felsefi olarak incelemektedir. Makalemiz özgürlüğü, baskının/zorlamanın olmaması; baskının olmamasını da kişinin haklarının ihlal edilmemesi olarak tanımlar. Bu esasa göre bir şey özgürlüğü kısıtlıyor ise hangi hakların ihlal edildiği sorulmalıdır; bu da hangi hak anlayışının doğru veya tutarlı olduğu sorusunu akla getirir. Eğer İslam geleneği kişilere ve gruplara hak tanıyorsa, İslam’ın özgürlüğü kısıtladığına yönelik iddia yersizdir.

Herkes özgür olmak ister ve özgürlük talebimiz bizi insan yapan şeydir. Bilindiği gibi özgürlük güçlü ve sık sık farklı bağlamlarda kullanılan bir kelimedir. Ahlaka işaret ederken “kimseye zarar vermedikçe istediğimi yapmakta özgürüm” gibi genel ifadeler kullanılır. Siyaset alanında özgürlük, medeni bir ülkenin şiarı olarak kullanılır ve baskıcı rejimler bu kelime ile bağdaştırılmaz. Sezgilerimiz bize özgürlüğün iyi olan ve doğuştan gelen bir hak olduğunu, gerekirse uğruna savaşılması gerektiğini öğretir. İçinde yaşadığımız seküler çağda özgürlük kelimesi dine; bilhassa İslam Dini’ne karşı meydan okumak için de kullanılmaktadır. Din, özgürlüğü kısıtlayıcı olarak algılanır; “gerici (köhne, eskimiş)”, “demokratik olmayan”, “orta çağdan kalma” olarak tarif edilir ve reform edilmesi gerektiği düşünülür.

Bütün bunlarla beraber özgürlük aslında ne demektir? Genel kullanımdan, siyasi sloganlardan ve kişisel duygulardan bağımsız olarak ve kelimenin gerçek dünyadaki karşılıklarını göz önünde bulundurarak özgürlük fikrini izah etmeli ve felsefi olarak tahlil etmeliyiz. Bu, İslam’ın özgürlüğü kısıtladığına yönelik ortaya atılan iddiaya cevap vermemize yardımcı olacaktır. Cevap vermeden önce bu makalenin—İslam’ın özgürlüğü kısıtladığını öne süren görüşü desteklemek için atıf yapılan—İslam hukukunun yanlış temsillerini açığa çıkarmaya çalışmadığını, Allah’ın emirleri hakkındaki yanlış kanıları reddetme yazısı olmadığını veya İslam’ın farklı cihetleriyle alakalı yanlış anlaşılmaları düzeltmeye çalışmayacağını not etmem gerekir. Bu makale özgürlük fikrine analitik bir bakış açısıyla yaklaşarak özgürlüğün sadece belirli bir kavramsal bakış açısı üzerinden anlaşılabileceğini gösterecektir.­­­­­­

 

Özgürlük ve Baskı

Özgürlüğün tutarlı ve tartışmasız tanımları baskının/zorlamanın olmaması merkezinde yapılmıştır. Dolayısıyla İslam’ın özgürlüğü kısıtladığı iddiasına cevap vermek için baskı kavramı anlaşılmalıdır. Ampirik teoriler baskıyı şöyle tanımlar: Bir kişinin, diğer kişi (veya entite) tarafından istenene uygun davranmak dışında makul bir alternatifi veya tercihinin olmaması.1 Ampirik olmayanbaskı teorilerine göre ise kişinin başka makul seçenekleri olmayabilir fakat bu durumda dahi baskı altında değildir.3

 

Baskının Ampirik-Olmayan Açıklaması

Harvard Üniversitesi’nin vefat etmiş profesörlerinden Robert Nozick, baskının ampirik-olmayan açıklamasının taraftarıydı. Nozick, kişinin “ciddi derecede kısıtlı seçenekler”4 ile karşı karşıya olduğu durumda kişinin hareketlerinin iradi olup olmadığı ile ilgileniyordu. Kişinin hareketlerinin baskılanıp baskılanmadığını anlamak için “onun alternatiflerini kısıtlayan şey”in5 anlaşılması gerekiyor. Örneğin, eğer kısıtlayıcı faktör doğadan geliyor ise kişinin hareketleri baskılanmış değildir. Yürüyüşe çıkmaya karar veren bir kişiyi ele alalım. Yürüyüşü esnasında bir yol ayrımına denk gelir ve yürüyüşüne sol taraftan devam etmek ister ancak cep telefonuna gelen bir aramada gitmek istediği yönde bir fırtına olduğu ve eğer fırtınaya tutulursa hayati tehlike yaşayabileceği bilgisi verilir; o da haliyle geri dönmekten başka bir seçenek göremez. Nozick’e göre bir kişi  eğer diğer insanların “[o] kişinin mevcut [hareket] fırsatlarına bir kısıtlama getiren”6  hareketlerinin üzerine inşa edilmiş bir şey yaparsa bu şeyi yapmaya zorlanmış olur. Diğer insanların hareketleri, eğer belirli bir (tek) şekilde hareket etme hakkına sahip değilse baskıcı/zorlayıcı olarak addedilir.7

Nozick, ‘’insanlar kendi haklarına uygun hareket etseler ve onların bu hareketleri diğer bir kişinin alternatiflerini kısıtlasa (veya alternatif seçenekleri makul olmaktan çıkarsa veya istenmeyen duruma getirse), onların hareketleri baskıcı olmaz’’ diyerek akıllıca bir argüman geliştirdi. Argüman şöyle;

Eş arayan 26 erkek ve 26 kadın grubumuz var. Bir grup A ile Z arasında, diğeri ise A’ ile Z’ arası sıralanıyor. Sıralama evlilik isteğine göre yapılıyor. A ile A’ evlenmeye karar veriyorlar fakat B de A’ nü evlenmeye en muhtemel kişi olarak görüyor. A’ halihazırda evli olduğu için B, B’ ile evleniyor. A’nın [A’ değil, A] hareketi diğerlerinin alternatiflerini açıkça kısıtlıyor fakat evlenmeyi düşünebilecekleri başka bir kişi bulunabildiğinden ötürü hareketleri baskılanmış değil veya Nozick’in terminolojisiyle ifade etmek istersek “istem dışı değil”8.Bu şekilde nihayetinde Z ile Z’ evleniyor. Z ve Z’ birbiriyle evlenme dışında bir alternatife sahip değil fakat onların evliliği de isteyerek/gönüllü yapılan bir evlilik; bir baskı söz konusu değil.

“Onların diğer alternatiflerinin (onlara göre) daha kötü olması ve diğer kişilerin haklarını belirli şekillerde kullanmayı seçmiş olmaları ve böylece Z ve Z’ için dış çevredeki seçenekleri şekillendirmeleri, onların evliliklerinin istem dışı veya gönülsüz olduğu anlamına gelmez.”9

Nozick’e göre diğer kişiler evlenmek istedikleri kişileri kendi hakları çerçevesinde seçtikleri için ve kimsenin hakkı ihlal edilmediği için Z ile Z’ baskı altında kalmamıştır.

“A’dan Y’ye kadar herkes hakları dahilinde isteyerek ve gönüllü hareket ettiler… Bir kişinin farklı derecelerde hoş görülmeyen/tercih edilmek istenmeyen alternatifler arasındaki tercihi, diğer kişilerin ona daha hoş görebileceği bir alternatif sunacak şekilde gönüllü olarak ve hakları içinde hareket ettiklerinde, gönülsüz hale gelmez.”10

 

Baskının Ampirik Açıklaması

Siyaset felsefecisi Serena Olsaretti, Nozick’in görüşüne katılmıyordu. Olsaretti, baskının ampirik açıklamasını savundu. Olsaretti’ye göre bir kişinin başka makul/uygun bir seçeneği yoksa o kişinin özgürlüğü engellenmiştir. Olsaretti Nozick’in argümanına Z ve Z’ tercihleri hakkındaki meseleyi yanlış sunması üzerinden itiraz etmiştir. Ona göre de Z ve Z’ evlilik tercihlerinde[evlenmeyi tercih edişlerinde] bir baskı ve zorlama altında değildiler ve bahsedilmesi gereken problem de bu değildi. Aksine, buradaki problem Z’nin Z’ ile baskısız/zorlamasız bir şekilde evlenip evlenmediğidir.

“Şüphe duyulacak şey onların gönüllü olarak evlenip evlenmedikleri değildir. Bunun aksine, şüphe duyulacak şey o kişi ile evlenmeleridir yani evlendikleri kişiyi gönüllü olarak seçip seçmedikleridir.”11

Olsaretti, Nozick’in düşünce deneyini, evlenmemenin “evlenmemiş olmaya bağlı güçlü sosyal dışlanma”12 gibi uygun/makul olmayan ve olumsuz alternatiflere yol açacağını içerecek şekilde değiştirdi. Bu senaryoyu evlenmemenin ölüme yol açacağını düşünerek daha da kötü bir hale getirebiliriz. Olsaretti’ye göre bu tür bir senaryonda vazgeçmek/caymak mümkün değil, dolayısıyla Nozick’in dediği gibi herkesin hakları dahilinde hareket etmesi durumunda baskının olmadığı görüşü, savunulamaz.13

 

Ampirik Açıklama Tutarsızdır

Siyaset felsefecisi Alan Wertheimer baskının ampirik açıklamasına, bir tercih önerisinin sonucunun bağlama dayalı olduğunu ifade ederek itiraz etmiştir. Belirli bir önerinin muhtemel alternatiflerinin makul olmayışı konu ile alakalı değildir; önemli olan önerinin kişinin haklarının ihlal edip etmeyişidir. Hayati bir operasyon geçirmesi gereken bir hastayı ele alalım. Doktorlar hayatta kalması için ameliyat olması gerektiğini söylüyorlar. Ameliyatın gerçekleşmesi için ise hastanın bir rıza formunu imzalaması gerekiyor. İmzalamamasının sonucunda istenmeyen bir durumla; ölümle karşılaşılabilir. Ampirik açıklamaya göre hasta rıza formunu imzalamak zorunda kalmıştır [baskı altındadır] çünkü alternatif seçenek istenilmeyen bir şeydir. Fakat bu senaryo hak temelli yaklaşımla ele alındığında problem çözülmüş olur. Hastanın rıza formunu imzalamak dışında makul bir seçeneği olmasa dahi imzayı baskı altında kalmadan atmaktadır. Eğer ameliyat doktoru rıza olmadan ameliyatı gerçekleştirecek olsaydı bu da fiziksel şiddet veya suiistimale girerdi. Bu örnekten ve diğer benzer örneklerden anlıyoruz ki bir önerinin alternatifleri makul olmadığı durumlarda bir kişinin baskı altında bırakıldığını söylemek o kadar basit değil. Baskı/zorlama, hak ihlali ile alakalı bir şey.

 

Özgürlük Haklar İle Alakalıdır

Yukarıdaki anlatının ışığında diyebiliriz ki baskı kavramı açısından önemli olan şey bizim hak anlayışımızdır. İki ayrı hak anlayışını ele alalım: negatif ve pozitif. Negatif haklar “başkalarına size bir şeyler sağlamaları için bir yükümlülük yüklemez”14; “hayat, özgürlük ve mal”15 ile sınırlıdır. Pozitif haklar ise insanlara “belirli şeyler sağlanması”nı16 gerektirir. Bu da kişilerin birbirlerine karşı yükümlülükleri olduğunu ima eder. Bu yükümlülükler diğer insanların haklarına müdahil olmamanın yanı sıra “kişinin hakkı olan şeyi elde etmesi”ni17 de temin eder. Pozitif haklara örnek olarak gıda, barınak ve giyim gibi temel ihtiyaçların temin edilmesi verilebilir.

Liberteryenler gibi negatif hakları savunanlar pozitif hakların olamayacağını iddia etmektedirler. Onlara göre pozitif haklar, insanlara, diğer insanların haklarına olanak sağlama yükümlülüğü yüklediği için özgürlüğü engelliyor. Onların görüşlerinin temelinde özgürlüğün baskının/zorlamanın olmaması olarak tanımlanması yatıyor. Fakat liberteryen için baskı kavramı insanların sahip olduğu haklara dayanmakta:

  1. Özgürlük baskının olmamasıdır.
  2. Hakların ihlal edilmediği durumlarda baskı yoktur.
  3. Öyleyse özgürlük haklar ihlal edilmediğinde sağlanmış olur.

Liberteryen özgürlük kavramı baskının olmamasıdır ve baskı da hak ihlali olduğunda ortaya çıkar. Bu, negatif görüşü varsayar ki bu da liberteryenlerin argümanlarının öncüllerinin, sonuçları kadar doğrulamaya muhtaç olmasını gerektirir. Bu da –circulus in probando (dairesel akıl yürütme) safsatasına sebep olur.

  1. Negatif görüş, haklar hususunda doğru görüştür.
  2. Öyleyse kişinin negatif haklarını muhafaza etmesi onun özgürlüğünü muhafaza eder.

2 ve 3’e göre, 4 ve 5 dairesel bir argüman sunar çünkü negatif görüşü [doğru] varsaymış olur. Argümanın işlemesi için kişinin negatif haklar görüşünü kabul etmesi gerekir. Bu, 4’ün yani negatif hakların doğrulanması/ispatlanması gerektiğini belirtiyor.

Buna karşılık, eğer bir kişi pozitif haklar görüşünü benimserse ve özgürlük de hakların ihlal edilmemesi olduğuna göre, pozitif görüş hiçbir zaman özgürlüğün kısıtlanması olarak görülemez. Öyleyse, pozitif hakları savunanlar, mesela sosyalistler de aynı sorunla karşı karşıyalar. Baskı, kişinin haklarını ihlal ise, evvela kendi görüşlerini ispatlamadan, liberteryen hak anlayışının özgürlüğü kısıtladığını iddia edemezler.

4′. Pozitif görüş haklar hususunda doğru görüştür.
5′. Öyleyse kişinin pozitif haklarını muhafaza etmesi onun özgürlüğünü muhafaza eder.

Tekrar, 2 ve 3’ün ışığında 4′ ve 5′ dairesel bir argüman oluşturuyorlar. Argüman bu defa pozitif görüşü [doğru] varsaymış oluyor. 1’e göre özgürlük, baskının olmaması olduğundan ötürü ve 2’ye göre de hak ihlali durumunda baskı ortaya çıktığı için 4′ ve 5′ ile dairesel argüman oluşuyor çünkü pozitif görüşün, bir kişinin özgürlüğünü muhafaza etmeden önce ispat edilmesi/doğrulaması gerekmekte. Özetleyecek olursak negatif ve pozitif hak görüşleri(daha geniş anlamda herhangi bir hak görüşü/anlayışı) bir kişinin hakkını muhafaza etmekten bahsetmeden önce doğrulanmaya muhtaçtır.

Buraya kadar çıkarabileceğimiz basit sonuç şudur:

Özgürlük, tercihlerle alakalı olmak zorunda değildir; özgürlük haklar ile alakalıdır.

 

İslam Özgürlüğü Kısıtlar Mı?

Yazının akışı bizi aşağıdaki ana soruları sormaya yönlendiriyor:

Hak kavramını doğru tanımlayan kimdir?

Liberteryenler gibi negatif hakları savunanlar mıdır yoksa pozitif hakları savunanlar mıdır?

Ya da hak kavramının dini tanımı mı doğrudur?

“Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık.”18

Baskı hak ihlali sonucunda oraya çıktığına göre farklı hak kavramları, kişinin özgürlük hakkındaki görüşünü de değiştirir. Öyleyse eğer İslam geleneğinde kişilere ve gruplara haklar veriliyorsa, İslam’ın özgürlüğü engellediği/kısıtladığı yönündeki iddia yersizdir. Bu durumda tartışılması gereken şey hangi hak anlayışlarının doğru olduğudur. Tartışma kaçınılmaz olarak İslami hak anlayışının temelini araştırmaya yönelik yersiz iddialardan uzaklaşır. İslam’ın hak anlayışının temeli tutarlı ve doğru ise, İslam’ın haklar hususundaki görüşü doğrudur ve İslam kişinin özgürlüğünü muhafaza eder.

İslam entelektüel geleneğine göre Allah’ın varlığı aşikar, apaçık bir gerçeklik olmakla beraber akıl yürütmeye dayalı bir sorgulama ile de doğrulanabilir ve bize hakları bahşeden de Allah’tır. Bu haklar doğrudur çünkü mükemmel olan Allah’tan gelmektedirler. Allah ilim ve hikmetin tamamına sahiptir – O resmin tamamına hakimken biz ise sadece küçük bir karesini(pikselini) görebiliyoruz. İyiliğin kaynağı ve mutlak adil olan O’dur.

“Şüphesiz ihsanı bol ve çok merhametli olan da yalnız O’dur.”19

Bu konuyu tartışmak şüphesiz başka bir yazının konusudur. Bununla beraber bu makalede sunulan argüman bir kişinin belirli bir hak anlayışını varsaymadan İslam’ın özgürlüğü kısıtladığını/engellediğini iddia edemeyeceğini göstermiştir. [Kendi anlayışlarını] doğru varsaymaları dahi dairesel akıl yürütme safsatasına düşmelerine sebep olur. İddiada bulunan kişiler kendi hak anlayışlarının doğru olduğunu göstermek zorundadırlar.

 

Referanslar ve Notlar

1 Alan Wertheimer. Coercion. (Princeton, NJ: Princeton University Press, 1989), 192.

2 “ampirik olmayan” ifadesini baskının ampirik açıklamasından farklı olan açıklamalara işaret etmek için kullandım.

3 Alan Wertheimer. Coercion, 192.

4 Robert Nozick. Anarchy, State, and Utopia (Oxford: Blackwell, 1974), 262.

5 A.g.e

6 A.g.e

7 A.g.e

8 A.g.e 263

9 A.g.e

10 A.g.e, 263,264

11 Serena Olsaretti. Liberty, Desert and the Market (Cambridge: Cambridge University Press, 2009), 130.

12 A.g.e

13 A.g.e, 131

14 Andrew Bradley. “Positive Rights, Negative Rights and Health Care.” Journal of Medical Ethics 36, no. 12 (2010): 838

15 Bans Parkan. “On Multinational Corporations and the Provision of Positive Rights.” Journal of Business Ethics 85 (2009): 76.

16 Andrew Melnyk. “Is There a Formal Argument against Positive Rights?” Philosophical Studies: An International Journal for Philosophy in the Analytic Tradition 55, no. 2 (1989): 205.

17 A.g.e

18 İsrâ Sûresi, 17:70

19 Tûr Sûresi, 52:28